01 Mart 2021, 19:19 tarihinde eklendi

Davetsiz Mektup

Davetsiz Mektup
Uzun süren bir ameliyatın ardından epeyce yorulmuştu. Saat gecenin 3 üydü ve şehir derin bir sessizlik uykusundaydı.
Ceplerini yoklayarak anahtarlarını aradı fakat bulamadı. Bir an yalnız yaşadığını unutup elini kapının ziline şöyle bir götürdü. Bir umut, birinin gelip kapıyı açmasını bekledi.Evin pencerelerine şöyle bir göz attı ancak evde en ufak bir yaşam belirtisi dahi yoktu. O kadar yorulmuştu ki aynı kendisi gibi bu evde hiç bir yaşam belirtisi göstermemişti. Derken aklına bahçedeki saksılarının altlarına bakmak geldi. Buraya uzun zaman önce yedek anahtarlar koymuştu. Ancak anahtarlar yerinde yoktu. Tekrar ceplerine baktı. O an ilk kez lavantalar gözüne çarptı.Saksıdaki diğer çiçekler kurumuştu. Lavantalarsa hala capcanlıydı. Bu şehir,bu ev,bu bahçe ; her şey gözüne siyah beyaz görünmeye başlamıştı. Mor çiçekli lavantaların arasında ay kadar parlak bir mektup belirdi . Bir an için anahtarlarını da yalnızlığını da unutuvermişti. Lavantalara zarar vermemek için mektubu özenle eline aldı. Bir sandalye çekip ,merakla mektubu okumaya koyuldu. Kafası iyice karıştırmıştı. Tabii aynı şekilde duyguları da . Okuduğu her satırda beyninden vurulmuş gibi oluyordu. Nefes almakta zorluk çektiğinden kıravatını çıkararak,gömleğinin düğmelerini açtı. Sayfanın yarısına gelmeden mektubu okumayı bıraktı. Daha 2.satırda mektubun kimden geldiğini anlamıştı. Yine de okumaya devam etti. Yazılanlar onda derin bir çaresizlik hissi uyandırmıştı. Derin bir nefes alarak kaldığı yerden devam etti okumaya. Okudukça büyük bir korku kaplıyordu benliğini. Mektubun üzerindeki yükü ağırdı. Aynı şekilde mektupta yazılanlar da . Senelerce nasıl habersiz kalmıştı bütün olup bitenden ‘Ah nasıl! ‘diye kendi kendini bitirirken sesinin kısıldığına şahit oldu. Kafasının içinde binlerce tekme kafatasını hiç durmaksızın tekmeliyordu sanki. Hiç okumamış olmayı dilerdi . Buruşturarak bir köşeye attı . Evin bahçesini terkedip sokak lambalarının yandığı caddeye doğru yürüdü. Mevsim bahardı fakat yaşadıkları adeta bir güz .Bir anda yapraklar dökülüp rüzgar şiddetini arttırmaya başladı. Mevsimler geriye sarıyordu. Caddede bir ceset yürüyordu. Özür dilemek istese de nerede olduğunu bilmiyordu. Bu mektubu kime anlatacağını da ... Bir ceset kimseye bir şey anlatamaz ve herhangi bir tepki veremezdi. Mezarlıklara doğru gidip kendine boş ve kimsesiz bir mezar seçti . Tıpkı kendisi gibi bir mezar. Ona her şeyi anlatmak istiyordu fakat yapamadı. Vazgeçmişti . Açıkçası kimsesiz bir ölüye güvenemiyordu. Birden mektup aklına geldi ve koşar adımlarla evin yolunu tuttu . Onu gömüp bir daha hatırlamak istemiyordu.Mektubu gördüğü an tekrar ait olduğu yere -lavantaların arasına gömecekti. Derken postacı sessizce arkasından gelip ‘ Ne garip bir gün değil mi ?’ diye seslendi.
 Postacıyı umursamadan mektubu lavantaların arasına gömüyordu. Postacı ona aldırmadan konuşmaya devam ediyordu. ‘ Mevsimler geriye doğru akmaya başlamış siz de duydunuz mu ? ‘ Kerem adamı duymamazlıktan gelerek mektubu gömmeye devam ediyordu. ‘ Bir hanımefendi her sabah bu lavantaları suluyor.’ Kerem o an ilk kez dönüp adama baktı. Yutkundu ve konuşamadı. Alçak bir sesle sordu. ‘Nasıl biri ?’ Postacı elindeki gazeteyi bir hışımla çekerek gözüne kestirdiği tanıdık birini gösterip ‘ Bu hanımefendi mi ?’ diye sordu. Postacı evet anlamında başını salladı. Kerem o an yıkılmıştı. Postacı onu sakinleştirmeye çalıştı. ‘ Dün sabah lavantaları suladı.’ diye üzüntülü bir sesle ekledi. Kerem büyük bir şaşkınlık içersinde etrafına bakınıyordu ,yine aynı kadın orada , bahçedeki lavantaları suluyordu. Gazete haberinde ,kadının üç hafta önce bir trafik kazasında öldüğü ve gece 3 gibi bulunduğu yazıyordu. 

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *